Hücre, kendini mitoz bölünme sayesinde milyarlarca parçaya böler. Zihin de , her an kendinin hücredeki yazılımın benzeriyle, düşünce yoluyla sonsuz olasılıklara böler.
Düşünce olarak ortaya çıkan salınım, iz düşüm sahalarını meydana getirir. İz düşüm , yansıma demektir. Dünya da tam olarak yansımanın ürünüdür. Yani , vizyondur. Yani hayaldir.
Düşünce, gölge tekniği ile aktif edilmiş bir duygu-durum sahasıdır. Bu saha, hareketlidir. Serbest frekans dalgasının bölünmez salınımından doğar. Anti-maddeyi, diğer ifadesiyle düşünceyi oluşturan her frekans zerresi, birbirine konum itibarıyla açı oluşturur. Bu açılar da ışığı yani hakikati barındırdığı gibi, gölgeye yani karanlığa da ev sahipliği yapar. Hemen hemen bütün yansımalar, gölge sahalardan geçerek madde bilgisine çarpar -ki bu da düşüncenin kendidir-, madde oluşumuna sebebiyet verir.
Madde, ışık ve karanlığın ürünü olup karanlığın Başyapıtıdır. Anti-madde yani düşünce ise aydınlığın diğer tabiriyle yarınların iz düşüm sahalarından çıkar.
Zihin, çaprazlama tekniğini baz alarak çalışır. Bu, dalga boylarının , kırık hareler şeklinde, birbirine çapraz olarak konum alması demektir.. Çaprazlama halini anti- madde yani düşünce boyutunda şu şekilde oluşturur.
Örnekleyelim:
Evinizdesiniz. Salonunuzdaki koltukta oturmuş, hayli ilginizi çeken bir kitap okuyorsunuz. Sadece bir anlığına su içmeniz gerektiğini düşündünüz. Bu, zihin için tam olarak bir ''OL'' komutudur. Su düşüncesinin henüz belirdiği süre bile tam olarak bitmeden, ışık hızının iki katı bir hızla, mutfaktasınız ve elinizde bardak, su içiyorsunuz... Aslında aynı anda hem koltuktasınız hem de mutfaktasınız.. Evet, inanması son derece güç ancak bunu yaptınız.. Elbette düşünce hızınıza, beden yani madde titreşim hızınız yetişemediğinden algılayamadınız.. Çünkü anti- madde, maddeden çok daha hızlı salınır.
Bir şeyi yeterli derecede istemek çok önemlidir. Yeterlilik derecesini, gönül arzunuzla oluşturduğunuz, maddeye dönüşecek olan duygu-durumun hızı belirler.. Arzunuz enerji halinden yani enerji portalından geçer ve nihayetinde maddeye dönüşür. Bu hale geçebilmesi için ne kadar titreşim hızı gerekiyorsa o derece hıza ve dolayısıyla sürece ihtiyacı olur... Her anti- maddenin salınım hızı maddeye programlıdır. Bu sebeple düşünceler zaten algıdaki maddeye dönüşmek ister. Yeter ki sık sık , gönül arzusuyla titreşimine destek verilsin...
Kıvılcım Öztürk...