7,4 Mw Büyüklüğünde, 30 saniye süren bir deprem : 845 Yurttaşımızı hayattan kopardı. 2678 Yarali
13000 bina ve 2450 işyeri kullanılamaz hale geldi
: 17 Ağustos 1999 GÖLCÜK Merkezli depremin acısı devam ederken, DÜZCE Depremiyle ortaya çıkan can ve mal kayıpları bir kez daha düşünmemize neden olmuştu. Aradan 25 yıl geçmiş olmasına rağmen, yaralarımız hala tüm tazeliğini koruyor.
Ülkemizin topraklarının yaklaşık olarak %70`i birinci ve ikinci derecede öneme sahip deprem tehlikesi altında bulunuyor. Nüfusumuzun ve sanayi tesislerimizin çok büyük çoğunluğu da deprem riski yüksek olan bölgelerde. Bilim ve mühendislik dışı yapılaşmayı bir tarafa bırakarak günü kurtaran bir anlayışla üretilen yapılar ve ortaya çıkan kentler, ülkemizi sürekli olarak afetlere açık bir hale getirdi.
Ülkemizin kentlerinin yaşam kalitesinin artırılmasına, can ve mal güvenliğinin sağlanmasına, ekonomik ve toplumsal yapının da güçlenmesine katkı sağlayacak mekansal planlama sisteminin yeniden düzenlemekten başka çaremiz yok
Depreme dayanıklı bina tasarlamak bu kadar zor mu?.. HAYIR
Depreme dayanıklı yapı üretmesinin temel mantığı belli bir yatay yüke karşı binayı dayanıklı inşa etmeniz demektir. Ayrıca binanın şiddetli depremlere sunek davranarak deprem enerjisini tüketmesi önemli bir husustur.
Sunekligi etriye sıkılaştırılmasıyla, boyuna donatilari uygun bindirme boyları ve ankraj boylarıyla sağlayabilirsiniz.Yonetmeliklerimizde bu işlemlerin nasil yapılacağı detaylı olarak verilmekte.
Sunek yapının depremde istenenden fazla otekenip mimari hasarlar oluşturmaması icin de perde duvarlar yapılır. Yani depremden zarar görememenin bu kadar kesin ilkeleri var.
Mühendisler olarak depreme dayanıklı projelendirme tekniğini 50 yıldır biliyoruz.Deprwmin tehlike haritasını ve nerede deprem olacağını biliyoruz.
Sorun bizim deprem haritasına ve yönetmeliklere uygun yapı inşa etmiyor olmamız., Bu temel ilkelerin uygulanmasını denetlemesi gereken devlet otoritesi ise yeterli şekilde görev yapamaz durumdadır. Uzucu ama bu gerçeği kabul etmek mecburiyetindeyiz.
Büyük kentlerimiz başta olmak üzere ülkemizin topraklarıni "inşaat sektörünün bir arazisi" olarak görmek, sağlıklı, güvenli, yaşanabilir bir kent yerine; rant eksenli bir yapı anlayışı inşaat sektörüne hakim kilmak ulkemize ,insanımıza ve topraklarimiza yapilmis haksızlıktır. Kentlerde yaşayanların yaşam standartlarının yükseltilmesini ve sürdürülebilir gelişmenin sağlanmasını öncelikli bir politika haline getirmeyi ne zaman düşüneceğiz? Sağlıklı, dengeli ve güvenli yapı ve kentlerin oluşturulması için hukuki, teknik ve idari sorunların çözümüne ilişkin işbirliği yapılmasını öne alan sratejileri ne zaman geliştireceğiz? Başta meslek Odaları olmak üzere tekniğin ve mühendisliğin gerektirdiği tüm politikalar ne zaman uygulayacağız?
Düzce Depreminin 25 .yılı nedeniyle depremde yaşamını yitiren tüm insanlarımızı saygıyla anıyor, yakınlarına bir kez daha baş sağlığı diliyorum.
Filiz GÖKÇE- İnsaat Mühendisi