Giresun Belediyesi Kültür ve Fuar Merkezi önünde dün toplanan çevre dernekleri, sivil toplum kuruluşları ve yurttaşlar, Alagöz Kültür Sanat Topluluğu’nun “Destanların Dansı” adlı gösterisi öncesinde basın açıklaması yaparak aynı gruba bağlı Alagöz Maden’in faaliyetlerine tepki gösterdiler. Protestocular, “kültür ve sanat” etkinlikleriyle, yıllardır süren madencilik kaynaklı tahribatın görünmez kılınma çabasına itiraz ettiler.
Giresun-Bulancak-Piraziz Çevre ve Doğa Derneği, Tirebolu Çevre Kültür ve Turizm Derneği, Giresun Ekoloji Aktivistleri, Kuşdili Kültür ve Turizm Derneği, Birleşik Emekliler Sendikası, Emekliler Dayanışma Sendikası ve Giresun’un farklı ilçelerinden gelen yurttaşların katılım gösterdiği basın açıklaması, Hüseyin Uğur Şahin tarafından okundu. Açıklamada, “kültür ve sanat etkinlikleri üzerinden olumlu algı oluşturulmaya çalışıldığı” iddia edilerek, Alagöz Holding’in madencilik faaliyetlerinin Giresun’un dağlarını, derelerini, içme sularını ve canlılarını yok ettiği ifade edildi; “Alagöz’ün sanatı, Giresun’un düşmanı” sloganları atıldı.
Basın açıklaması sırasında konuşan Giresun-Bulancak-Piraziz Çevre ve Doğa Derneği temsilcisi Erkan Türüdü, köylerde yaşayan yurttaşların, köylerinin maden ocağına tahsis edildiğinin farkında dahi olmadıklarını söyleyerek, “Giresun ilinin yüzde 85’i madencilik faaliyetlerine açılmıştır” dedi.
Tirebolu Çevre Kültür ve Turizm Derneği’nden Ezgi Alış da konuşmasında, madencilik faaliyetleri ile kültür-sanat etkinliklerinin yan yana getirilmesine tepki göstererek şunları söyledi:
“Harşit Vadisi’nden akan kimyasal atıklarla anıt ağaçların köklerini zehirleyen, dağları delen, suları kirleten, gelecek nesilleri yersiz yurtsuz bırakacak kadar doğayı pervasızca tahrip eden bir maden şirketi; doğayı yok ederken sanat gerçekten özgür olabilir mi? Toprağın, suyun, havanın susturulduğu bir yerde sanat ne anlatabilir? Kimin sesini taşır? Bu şirket bugün sanatı kullanarak kendini temize çıkarmaya, doğaya verdiği zararı görünmez kılmaya, zehri estetikle, talanı alkışla örtmeye çalışmaktadır. Ama unutulmasın, sanat gerçeği gizlemek için değil; gerçeği açığa çıkarmak için vardır. Sanat sermayenin makyaj malzemesi değildir.”
Çevre dernekleri adına hukuk desteği veren Avukat Sevda Karataş Şahin ise sürecin yasal düzenlemelerle hızlandığı iddiasını dile getirerek, “Bundan birkaç ay önce meclisten geçen ve kamuoyunda maden yasası olan bildiğimiz bir yasa vardı, bu yasanın yasalaşıp yürürlüğe girmesinden sonra bu talan daha da büyüdü, ve bundan sonra hızla daha fazla büyümeye devam edecek. Zaten bu yasasının amacı da buydu; bürokrasiyi ve hukuki süreçleri şirketlerin lehine kolaylaştırarak önlerini açmaktı” dedi.
“MAPEG raporu uyarıyor” vurgusu
Basın açıklamasında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün (MAPEG) Doğankent’in Çatalağaç köyündeki “kurşun, çinko ve bakır” madenine ilişkin raporuna atıf yapılarak; galeriden çıkan pasanın dere yatağına döküldüğü, ÇED’de belirtilen pasa alanlarıyla orman izni kapsamındaki alanların uyuşmadığı ve atık barajının aşırı yağışlarda patlama riski taşıdığı yönündeki tespitler hatırlatıldı. Çevreciler, olası bir taşkında atığın Harşit Çayı üzerinden Karadeniz’e ulaşabileceği uyarısını yineleyerek, Giresun’un yüzde 85’inin “madenciliğe açıldığı” iddiasıyla içme suyu kaynaklarının kirlenmesi, sel ve heyelan riskinin artması ile atık havuzları ve pasa alanlarından yayılabilecek zehirli gaz ve kimyasalların tarım, hayvancılık ve insan sağlığı üzerinde ciddi tehdit oluşturacağını vurguladı.
Grup, söz konusu raporun Ekim 2022 tarihli olduğunu hatırlatarak “üç yılı aşkın süredir risklerin sürdüğünü” savundu. Açıklamada, son olarak Eylül ayında atık havuzunun taştığı ve Harşit Vadisi’nin kirlendiği iddia edildi.
Tirebolu–Görele hattındaki “ÇED olumlu” kararına itiraz
Basın metninin bir diğer başlığı, 19 Kasım 2025 tarihinde Tirebolu ve Görele ilçeleri sınırlarında verildiği belirtilen “ÇED olumlu” kararı oldu. Açıklamada; ruhsat alanı büyüklüğünün yaklaşık 14 bin hektar olduğu, bu büyüklüğün “FIFA standartlarında 19 bin futbol sahasına” denk geldiği ifade edildi. Aynı metinde, ortalama 10 dönüm fındık bahçesi hesabıyla “14 bin fındık üreticisinin toplam bahçesi büyüklüğünde” bir alanın tehlike altında olduğu savunuldu.
“Fındık mı maden mi?” kıyaslaması
Açıklamada madencilik gelirleriyle tarımsal üretim kıyaslandı. Ordu’nun Fatsa ilçesindeki bir örnek üzerinden, “madenden elde edilen kamu payının sınırlı kaldığı; aynı alanda fındık üretimiyle daha yüksek gelir sağlanabileceği” iddia edildi. Metinde ayrıca Fatsa’da madencilik sonrası akademik çalışmalarda ağır metal kirliliği tespit edildiği, su kaynakları ve arıcılık başta olmak üzere tarımsal üretimin zarar gördüğü öne sürüldü.
“Islık dili ve yaylacılık kültürü tehdit altında” iddiası
Protestocu grup, maden sahası içinde kaldığı ifade edilen bölgelerde; UNESCO’nun “Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras” listesinde yer alan Islık Dili başta olmak üzere kemençe, yaylacılık ve yerel üretim ile toplayıcılık kültürünün yok olma riskiyle karşı karşıya olduğunu savundu.
Basın açıklamasında, Giresun’daki siyasi partilere, meslek odalarına ve sivil toplum örgütlerine “net tutum” çağrısı yapılırken, milletvekillerine de “Giresun’un yağmalanmasına karşı durduklarını ilan etme” çağrısı yöneltildi.
Açıklamanın sonunda, “Giresunlu halkını hakir görme devri bitti” ifadeleriyle tepkinin süreceği belirtildi. Basın açıklamasının ardından grup, kültür merkezi önünde bir süre daha sloganlarla protestosunu sürdürdü.