Bayraktar incelemelerin ardından yaptığı açıklamada, doğal afetlerin ülkemizde tarımsal üretimi fevkalade olumsuz etkilediğini vurguladı.
Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Biliyorsunuz, 6 Şubat'ta bir deprem yaşadık. Çok büyük bir felaketti. 6 Şubat depremi gibi, 65 vilayetimizde büyük bir don felaketiyle karşı karşıya kaldık. Birçok ürünümüz maalesef yüzde 100 oranında zarar gördü. Tabii afetler devam ediyor. 2024 yılında 1254 adet afet yaşadık. 2025 yılına geldik, afetler hem oran hem de şiddet olarak artarak devam ediyor.
Tarım sektörü dışarıdan bakıldığında çok kolay bir meslek olarak görülüyor. Ama tarım sektöründe iştigal etmek, tarımda üretim yapmak son derece zorlaştı. Bir taraftan kuraklık, bir taraftan don, dolu, sel, hortum gibi afetlerle mücadele ederek çiftçilerimiz üretim yapmaya devam ediyor.
Bunun dışında, zaman zaman üreticilerimiz planlama olmadığı için arz-talep dengesi arz lehine bozulduğu dönemlerde ürünlerini satamaz hale geliyorlar, mallarını pazarlayamaz hale geliyorlar ve zarar ediyorlar. Diğer üreticilerimiz yüksek girdi maliyetleriyle mücadele ediyor. Başta elektrik ve sulama ücretleri olmak üzere mazot, gübre, ilaç, tohum, yem ve işçilik ücretlerindeki maliyetlerle üretmeye devam ediyorlar. Bu maliyetler üreticilerimizi zorluyor ve fiyatlarına bu maliyetleri yansıtamayan üreticilerimiz zaman zaman zarar ediyor. Yine üreticilerimiz yapısal sorunlarla boğuşuyor. İşletme büyüklüklerimiz yeterli değil, ekonomik faaliyet göstermeye müsait değil. Küçük ve parçalanmış işletmelerde üretim yapmaya devam ediyoruz.
Tabii teknoloji kullanamıyoruz, bilgi kullanamıyoruz ve bunlar olmayınca da verimliliği yakalayamıyoruz. Bugün işletme büyüklüğümüz 70 dekar, o da 11 parsel. Bu işletmelerde ekonomik faaliyette bulunmak fevkalade zor. Bütün bunlara rağmen üreticilerimiz bu işletmelerde üretmeye devam ediyor. Yine kuru alanlarda üretim yapıyoruz. Sulamaya açamadığımız alanlarımız var. Sulamaya açamadığımız alanlarda verimli üretim maalesef yapamıyoruz.
Üreticilerimizin üretici örgütleri çok güçlü olmadığı için pazarlama konusunda zaman zaman ciddi sıkıntıları oluyor. Piyasaya müdahale eden kurumların az olması nedeniyle pazarlamada bazı sıkıntılar yaşıyoruz.”
“Tarımda gençlerimizi tutamıyoruz, tarım nüfusumuz yaşlanıyor”
“Tabii bu koşullarda üretim yapmak kolay değil. Bütün bunlar çiftçimizin üretimde kalmasını zorlaştırıyor. Bugün tarımda gençlerimizi tutamıyoruz. 18-32 yaş arasındaki gençlerimizin oranı yüzde 5’e kadar düştü. Tarım nüfusu yaşlanıyor Bugün tarım nüfusu 59’a geldi. Yaşlanmaya devam ediyor. Peki, biz bu yaşlı nüfusla üretimi nasıl sağlayacağız? Bütün bunları düşünmemiz lazım ve bu yaşlı nüfusla üretmeye devam ediyoruz.
Çiftçimiz yine borçlanarak üretimine devam ediyor. Kamu bankalarına, özel bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine borçlanarak üretimine devam ediyor. Bütün bunlara rağmen, bu zor koşullara rağmen üreticimiz üretiminden vazgeçmiyor, ülkenin gıda güvenliğini sağlıyor, sofralarımızda 3 öğün hiçbir şeyi eksik bırakmıyor. Bu manada herkesin üreticimize teşekkür etmesi lazım. Sadece ülkemizin gıda güvenliğini sağlamıyor, 32,6 milyar dolarlık gıda ihracatı yapılmasını da sağlıyor. Bunlar kolay olmuyor. Eğer sofralarımızda 3 öğün bazı gıda ürünlerinin eksik olmasını istemiyorsak, yelkenleri daha fazla tarıma çevirmemiz gerekiyor. Tarım sektörüne ve bu sektörde çalışan çiftçilerimize daha fazla destek vermemiz gerekiyor. Bakın biraz önce değindim; don afeti tarihimizin en büyük afeti ve 65 ilde hem üretimimizi hem üreticilerimizi etkiledi. Ancak bizi bekleyen başka bir afet daha var. Buna karşı tedbirli olmamız lazım.
Önümüzdeki yıllarda Türkiye kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kalacak. Bugün kişi başı su tüketim miktarımız 1300 m³, bu beş-altı sene sonra 1000 m³’e düşebilir. Türkiye su fakiri ülke olabilir. Bugün su isteyen bazı ürünlerimizi bazı bölgelerde yetiştirebiliyoruz. Ama kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kaldığımızda su isteyen bazı ürün çeşitlerinden vazgeçmek zorunda kalacağız. Sulamayla alakalı gerekli tedbirlerin alınması lazım. Sulama yatırımlarının bitirilmesi lazım, çiftçimizin acilen suya kavuşması lazım. Yer altı su kaynaklarına başvuruyor çiftçimiz ama artık o kaynakları da tüketmeye başladık. Yer altı kaynaklarından da yeterli suyu bulamaz hale geldik. Bunun dışında sulama randımanını artırmamız gerekiyor. Bugün sulama randımanımız yüzde 52’ler mertebesinde, yani kaynağında tarlaya suyun yarısını kaybediyoruz. Sulama kanallarını muhakkak suretle kapalı sisteme geçirmemiz gerekiyor. Çiftçilerimizi muhakkak suretle basınçlı sulama sistemlerine geçirmemiz gerekiyor ve bunları kullanmasını sağlamamız gerekiyor. Bunları yapamadığımız takdirde kuraklık ülkemizi çok yakında etkileyecek, üretimimizi çok yakında etkileyecek. Allah korusun, gıda güvenliğini sağlamakta zorluk çekebiliriz. Sadece bizim ülkemiz değil, Akdeniz havzasında bulunan bütün ülkeler bu kuraklıktan etkilenecek gibi görünüyor, yapılan çalışmalar bu yönde. Üreticilerimizin don felaketinden fevkalade etkilendiğini görüyoruz. Üreticilerimiz böyle zor zamanlarda örgütlerini yanlarında görmek istiyor.”
“Üreticilerimizin nakite ihtiyacı var”
“TZOB Genel Başkanı olarak bugün Kütahya’dayım ama 32 vilayeti bitirerek buraya geldim. 32 vilayette çiftçilerimizle bir araya geldim, bahçeleri ziyaret ettim, zararları yerinde tespit ettim. Ankara’ya döndüğümde iki defa Sayın Cumhurbaşkanımızı bilgilendirdim. Hazine ve Maliye Bakanımızı, Çalışma Bakanımızı, Tarım ve Orman Bakanımızı bilgilendirdim. Bundan sonra da bilgilendirmeye devam edeceğim. Üreticilerimizin haklı olarak devletimizden bir takım talepleri var. Şimdi üreticilerimiz bu don felaketinden sonra bahçelerinde üretim sağlayamayacakları için ki bazı ağaçlarımız gövdeden etkilendi, dallar kurudu. Önümüzdeki yıllarda bazı ağaçlarımızda meyve tutumu olmayabilir. Bu kadar etkiledi bu don felaketi. Üreticilerimizin nakite ihtiyacı var. Üreticilerimizin tarlada kalması lazım, üretimde kalması lazım. Üreticilerimizin üretime devam etmesi lazım. Bunun için çiftçilerimizin nakit ihtiyacı var. Nakit ihtiyaçlarının karşılanması gerekir.
Bununla alakalı bir çalışma başlatıldı bu çalışmanın bitirilmesi fevkalade önemli ve bu yardımların bir an evvel hızlı bir şekilde çiftçilerimize intikali fevkalade önemli. Geç kalan yardımın önemi yok. Bunun dışında çiftçilerimiz bu sene ürünlerinden para kazanamayacakları için bankalara olan borçlarını tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesini talep ediyor haklı olarak. Bu borçların ertelenmesi lazım para kazanamayan üreticimiz bu borçları nasıl ödeyecek bu gücü kabiliyeti yok bu borçların muhakkak suretle ertelenmesi lazım. Bu fevkalade önemli. Bunun dışında üreticilerimizin özellikle TARSİM’le alakalı beklentileri var. Bugün TARSİM çok önemli ama TARSİMi daha hızlı şekilde alanlar ve çiftçimize yaymamız gerekiyor. Bugün alanlarımızın 5’te 1’i TARSİM’de. Üreticilerimizin 3’te 1’i TARSİM’de. TARSİM’in de özellikle hasar tespitleri yaparken, hakkaniyetli olmasını adil olmasını ve doğru tespit yapmasını istiyor çiftçiler. Bunu da TARSİM’e ilettik. Tabi bu da fevkalade önemli. Bunun dışında üreticilerimizin hükümetimizden bir takım talepleri var. Sulama ücretlerinin çok arttığını ifade ediyorlar. 2023 yılında olduğu gibi sulama ücretlerinde yüzde 50 civarında indirim yapılmasını talep ediyorlar. Bunu hükümetimize ilettik. Bunu çok önemsiyoruz bu yardımı da hükümetimizden bekliyoruz bu desteği hükümetimizden bekliyoruz. Önümüzdeki süreçte kuraklık tehdidi ile karşı karşıya kalan üreticilerimiz daha fazla enerji maliyetiyle daha fazla sulama maliyetiyle karşı karşıya kalacak. İşte bu açıdan verilecek olan sulama ücretlerine yapılacak olan destek elektrik fiyatlarında yapılacak olan indirim üreticilerimiz için fevkalade önem kazanıyor. Çünkü elektrik fiyatları da son 1 yılda en fazla artan girdi fiyatları arasında yer alıyor. Yine üreticilerimiz bağ-kur primlerini ödeyemiyoruz.”
“Çiftçilerimiz, SGK primlerinde destek bekliyor”
“Asgari ücret arttıkça Bağ-Kur primleri artıyor, 9 bin TL mertebesine geldi. Bunu ödeyemiyoruz. Ziraat odalarımızdan muvafakat belgesi almak suretiyle Bağ-Kur’dan çıkıyoruz diyorlar. SGK’dan çıkıyoruz diyorlar. Üreticilerimizin SGK’dan çıktıklarını nereden anlıyoruz? 2021 yılında bir milyon olan çiftçi sayısı, SGK 2024 yılında 410 binler seviyesine düştü. Ziraat odalarından muvafakat almak suretiyle çiftçilerimiz sosyal güvenlik kurumundan ayrılıyorlar. Ama bu şartlarda emekli olmaları da mümkün değil. Sosyal güvencelerini kaybediyorlar. Onun için bu primlerde muhakkak suretle bir destek istiyoruz.
Yine ülkemizin gıda güvenliğini sağlamak, gençlerimizi tarım sektöründe tutmakla çok yakından alakalı. Gençlerimizin yüzde 5’i tarımda. Özellikle bunu hükümetimizden talep ettik; tarımda çalışan gençlerimize pozitif ayrımcılık yapılmasını istiyoruz. SGK primlerinin devlet tarafından karşılanmasını istiyoruz. Eğer bu sağlanırsa çiftçilerimizin tarımda kalması sağlanabilir. Bugün Afganlarla, Suriyelilerle bir şekilde götürmeye çalışıyoruz. Peki, onlar ülkelerine döndüğünde tarımı kimlerle yapacağız? Bu ülkeyi nasıl besleyeceğiz? Bu ülkenin gıda güvenliğini nasıl sağlayacağız? Onun için gençlerimizin tarımda tutulması gerekiyor.
Tarım sektörü zor bir sektör. Üretim yapmak bu doğal afetlerden sonra da fevkalade zorlaştı. İnsanlarımızı tarımda tutmakta zorlanıyoruz. Acil olarak yelkenleri tarıma çevirmek zorundayız. Tekrar ediyorum: Yelkenleri tarıma çevirmek zorundayız, yelkenleri tarıma çevirmek zorundayız.
Tarım sektöründe çalışan insanlarımıza destek olmalıyız, üretimde kalmalarını sağlamalıyız. Üreticilerimizden bize intikal eden sorunları Ankara’da ilgili makamlara iletmeye devam edeceğiz. Allah böyle bir afeti bir daha göstermesin. Tüm çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.”
Soru: Kütahya özelinde kaç çiftçimiz bundan etkilendi? TARSİM dışında kalan çiftçilerle ilgili bir çalışma yapacak mısınız?Yanıt: Şimdi, Kütahya ilimizde başkanlarımızdan aldığımız bilgilere göre – ki burada alanda da gördük – birçok ürünümüz yüzde yüzlere varan oranlarda zarar gördü. Kiraz, vişne, elma, armut, ceviz yüzde yüzlere yakın zarar görmüş durumda. Bazı ilçelerimizde de şeker pancarında bir miktar zarar var, orada yeni ekim yapıldı. Buradaki bütün meyvelerimiz zarar görmüş durumda. Kütahya çiftçisi bu manada desteği hak ediyor.
Soru 2: TARSİM dışında kalıp da etkilenen çiftçiler için herhangi bir girişim olacak mı?
Yanıt: Bütün bu talep ettiğim destekler TARSİM dışında kalan üreticilerimiz için. Sonuçta TARSİM’e kayıtlı olan çiftçilerimiz primlerini ödüyorlar, bir şekilde zararlarının bir kısmı tazmin edilecek. Ama TARSİM dışında kalan üreticilerimiz ne yapacak, nasıl üretecek?
Şimdi tabii afetin büyüklüğünü dikkate alarak ve afetin şiddetini dikkate alarak – son 30 yılın en düşük sıcaklık değerleriyle karşı karşıya kaldık. Eksi 15-20 dereceleri gördük. Tarihimizde böyle bir afet de görmedik zaten. Dolayısıyla, afetin büyüklüğünü dikkate alarak, TARSİM dışında kalan üreticilerimizin sahada kalması, üretimde kalması için destek verilmesi gerekiyor.