Bir zamanlar berraklığıyla balıkların oynadığı, çocukların kenarında koştuğu, köylülerin bereket bildiği Harşit Çayı, bugün çamurla, molozla ve bilinçsizliğin ağır yüküyle boğuşuyor. Bu fotoğraf sadece bir dere değil; insan eliyle yaralanmış bir tabiatın feryadıdır.
Bizim vadimizi, bizim suyumuzu, bizim nefesimizi hoyratça tüketenler; çalıştıklarını, ıslah yaptıklarını, memleket için uğraştıklarını söylüyorlar. Oysa Harşit’in rengi artık onların sözlerinin rengini ele veriyor: bulanık, kirli ve kararmış.
Bu sadece bir çevre sorunu değildir; bu bir emanet sorunudur.
Rabbimiz “Emaneti dağlara teklif ettik de onlar yüklenmekten çekindiler; insan yüklendi…” buyuruyor.
( Ahzab 72 )
Dağların bile titrediği emaneti, biz kendi elimizle kirletiyor, kendi toprağımızı kendimize haram ediyoruz. Haksız kazanç uğruna vadimizi delik deşik eden taş ocakları, doğanın bağrını söküp çıkarıyor. Ne denetim var, ne plan, ne de insaf…
Peki biz? Biz ne yapıyoruz?
Vadinin köyleri, mahalleleri, muhtarları, dernekleri…
Herkes biliyor ama kimse konuşmuyor.
Kimse ses çıkarmayınca, suskunluk en büyük suça ortak oluyor.
Oysa Harşit Vadisi’nden düşmanlar kovulurken susmadık!
Rum’unu, Rus’unu, haydutunu bu topraklardan aziz dedelerimiz kovdu.
Bu vadi kolay kazanılmadı.
Her taşı, her toprağı bizim için helal, onu talan edenler için haramdır.
Bugün ise düşman şekil değiştirmiştir:
Artık silahla değil; rantla…
Kurşunla değil; hafriyatla…
İşgal değil; ihaleyle…
Deremizi, ormanımızı, toprağımızı bir ömürlük heba eden “bilinçsiz çalışmalar”, vadimizi köstebek yuvasına çevirmiş durumda.
Bu vadiyi yaşanmaz hâle getiren taş ocakları kapatılmalıdır!
Dere yatağını yok eden bilinçsiz müdahaleler derhal durdurulmalıdır!
Harşit Çayı eski doğal hâline kavuşturulmalıdır!
Yıllardır süren bu yıkım sadece coğrafyayı değil; insanların hayatını da mahvetti.
Onlarca insan sel felaketlerinde mağdur oldu, evler yıkıldı, canlar toprağa düştü.
Ve buna rağmen vadimize kıymaya devam ediyorlar.
Buradan yüksek sesle çağırıyorum:
• Muhtarlar!
Bu sessizlik vebaldir. Görev emanettir.
Kendi toprağınıza sahip çıkmazsanız kim çıkacak?
• STK’lar, dernekler, yöre platformları!
Harşit’in çığlığına kulak verin.
Her gün biraz daha yok olan bu vadi için harekete geçin.
• Kamu görevlileri!
Bu toprak sizin de toprağınız.
Bu sessizlik size yakışmıyor.
Denetleyin, takip edin, engel olun.
• Vadinin insanları!
Bu su bizim.
Bu toprak bizim.
Bu nefes bizim.
Eğer bugün sahip çıkmazsak, yarın çocuklarımız bize “Neden durdun?” diye soracak.
Unutmayalım:
Harşit Vadisi bizimdir.
Bize emanettir.
Emanete sahip çıkmak imandır.
Toprak kendini savunamaz; biz savunacağız.
Geliniz, köy köy, mahalle mahalle birleşelim.
Birlikte sesimizi yükseltelim.
Bu vadiye kıymaya çalışanlara karşı hukuki, toplumsal, insani mücadeleyi omuz omuza verelim.
Çünkü Harşit’i kurtarmak, bir dereyi kurtarmak değildir;
geleceğimizi, çocuklarımızı, tarihimizi, şerefimizi kurtarmaktır.