Filiz GÖKCE


12 Kasim 1999 Düzce Depremi; Bir Trajedinin Ismi

7,4 Mw Büyüklüğünde, 30 saniye süren bir deprem : 845 Yurttaşımızı hayattan kopardı. 2678 Yarali


13000 bina ve 2450 işyeri kullanılamaz  hale geldi

: 17 Ağustos 1999 GÖLCÜK Merkezli depremin acısı devam ederken, DÜZCE Depremiyle ortaya çıkan can ve mal kayıpları bir kez daha düşünmemize neden olmuştu. Aradan 25  yıl geçmiş olmasına rağmen, yaralarımız hala  tüm tazeliğini koruyor.

Ülkemizin topraklarının yaklaşık olarak %70`i birinci ve ikinci derecede öneme sahip deprem tehlikesi altında bulunuyor. Nüfusumuzun ve sanayi tesislerimizin çok büyük çoğunluğu da deprem riski yüksek olan bölgelerde. Bilim ve mühendislik dışı yapılaşmayı bir tarafa bırakarak günü kurtaran bir anlayışla üretilen yapılar ve ortaya çıkan kentler, ülkemizi sürekli olarak afetlere açık bir hale getirdi.

Ülkemizin kentlerinin yaşam kalitesinin artırılmasına, can ve mal güvenliğinin sağlanmasına, ekonomik ve toplumsal yapının da güçlenmesine katkı sağlayacak mekansal planlama sisteminin yeniden düzenlemekten başka çaremiz yok

Depreme dayanıklı bina tasarlamak bu kadar zor mu?.. HAYIR

Depreme dayanıklı yapı üretmesinin temel mantığı  belli bir yatay yüke karşı binayı dayanıklı inşa etmeniz demektir. Ayrıca binanın şiddetli depremlere sunek davranarak  deprem enerjisini tüketmesi önemli bir husustur.

Sunekligi etriye sıkılaştırılmasıyla,   boyuna donatilari  uygun bindirme boyları  ve ankraj boylarıyla sağlayabilirsiniz.Yonetmeliklerimizde  bu işlemlerin nasil yapılacağı detaylı olarak verilmekte.

Sunek yapının depremde istenenden fazla otekenip mimari hasarlar oluşturmaması icin de perde duvarlar yapılır. Yani depremden zarar görememenin  bu kadar kesin ilkeleri var.

Mühendisler olarak depreme dayanıklı projelendirme tekniğini 50 yıldır biliyoruz.Deprwmin tehlike haritasını ve nerede deprem olacağını biliyoruz.

Sorun bizim deprem haritasına ve yönetmeliklere uygun yapı inşa etmiyor olmamız., Bu temel ilkelerin uygulanmasını  denetlemesi gereken  devlet otoritesi ise yeterli şekilde    görev yapamaz durumdadır.  Uzucu ama  bu gerçeği kabul etmek mecburiyetindeyiz.

Büyük kentlerimiz başta olmak üzere ülkemizin topraklarıni "inşaat sektörünün bir arazisi" olarak görmek, sağlıklı, güvenli, yaşanabilir bir kent yerine; rant eksenli bir yapı anlayışı inşaat sektörüne hakim kilmak ulkemize ,insanımıza  ve topraklarimiza yapilmis  haksızlıktır. Kentlerde yaşayanların yaşam standartlarının yükseltilmesini ve sürdürülebilir gelişmenin sağlanmasını öncelikli bir politika haline getirmeyi ne zaman düşüneceğiz? Sağlıklı, dengeli ve güvenli yapı ve kentlerin oluşturulması için hukuki, teknik ve idari sorunların çözümüne ilişkin işbirliği yapılmasını öne alan sratejileri ne zaman geliştireceğiz? Başta meslek Odaları olmak üzere tekniğin ve mühendisliğin gerektirdiği tüm politikalar ne zaman uygulayacağız?

Düzce Depreminin 25 .yılı nedeniyle depremde yaşamını yitiren tüm insanlarımızı saygıyla anıyor, yakınlarına bir kez daha baş sağlığı  diliyorum.

Filiz GÖKÇE- İnsaat Mühendisi